- Bin “günahın” olsa da bana, bir “gün ah’ım” yok sana…
- Veren de o alan da o, nedir senden gidecek? Telaşını gören de, can senin zannedecek.
- Ne hasta bekler sabahı, ne taze ölüyü mezar, ne de şeytan, bir günahı, seni beklediğim kadar.
- İnsanlar ikiye ayrılır, vaktini beşe ayıranlar, vaktini boşa ayıranlar.
- Başım çığlıklı bir çocuk, onu nasıl avutsam? Ne yapsam da ölümü bir saatçik unutsam?
- Tam 30 yıl saatim işlemiş ben durmuşum, gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.
- Biz; ayakları şişene kadar namaz kılan peygamberin, gözleri şişene kadar uyuyan ümmetiyiz.
- Bizler açlıktan karnına taş bağlayan peygamberin,doymak bilmeyen ümmetiyiz .
- Ne gelirse başımıza Hak’tandır; fakat geliş sebebi, Hak’tan ayrılmaktandır.
- Dün geçti bugünü düşünüyorum, yarın var mı? Gençliğine güvenme, ölenler hep ihtiyar mı?
- Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten affet, senden habersiz aldığım her nefesten.
- Çok sıkıldıysan hayattan, bir mezarlığa git. Ölüler iyi bilir; yaşamak güzeldir.
- Ölüm her aklına geldiğinde ‘ah’ edip ‘vah’ edip inleme; bu halinle rabbimi incitmiş olacaksın. Ecel kapıyı çaldığı zaman evi telaşa verme; o geldiği zaman, sen çoktan gitmiş olacaksın.
- Ya Allah’a baş eğer hiç kimseye eğmezsin, ya da herkese baş eğer hiçbir şeye değmezsin.
- Evdeki hesabımız bile çarşıya uymuyorken, ahiret hesabımızın vay haline.
- Seni affetmek hayatımın en büyük hatasıydı. Nerden bilebilirdim ki. Katilini affedersen seni yine öldüreceğini…
- Başım çığlıklı bir çocuk, onu nasıl avutsam? Ne yapsam da ölümü bir saatcik unutsam?
- Kendini dünyalar kadar değerli zannedenlere kısa bir not; dünya beş para etmiyor…
- Öz anne-babasını huzurevine gönderip, evde kedi köpek besleyen insanların olduğu bir ülkede yaşıyoruz…
- Öyle ucuz değil gül koklamak… Gül tutan ele diken batmalı… Bir aşka gönül veren o aşkın kapısında yatmalı!
- Ağaçtan düşen yaprak nasıl kurumaya mahkûmsa; gönülden düşen insan da ‘unutulmaya mahkûmdur.
- Ömrün ilk yarısı; ikinci yarısını beklemekle, ikinci yarısı da; ilk yarısının hasretiyle geçer.
- Aldığımız nefesi bile geri veriyorsak, hiçbir şey bizim değil.
- Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur.
- Dünya güzel olsaydı, doğarken ağlamazdık… Yaşarken temiz kalsaydık ölünce yıkanmazdık.
- Eğer tadını bilirseniz ekmeği paylaşmak ekmekten daha lezzetlidir.
- Benimki benim, seninki de senin! Bu şeriattır… ”Seninki senin, benimki de senin! Bu tarikattır… Ne benimki benim ne de seninki senin herşey Allah’ın! Bu da hakikattir!
- Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
- Yarın elbet bizim, elbet bizimdir gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
- Allah’ın on pulunu bekleyedursun on kul bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa yaşasın kefenimin kefili karaborsa.
- Beni kimsecikler okşamaz madem, öp beni alnımdan; sen öp seccadem.
- İnsan namaz kılarsa, namaz da insanı insan kılar.
- İki insan çeşidi vardır. Zaman geçtikte hatalarıyla yüzleşen! Zaman geçtikçe yüzsüzleşen.
- Kavuşmak mı? Belki… Daha ölmedim!
- Geçti, istemem gelmeni yokluğunda buldum seni.
- Akıldan büyük nimet, zekâdan da ağır yük tanımıyorum.
- Neye yaklaşsam sonu uzaklık ve kırgınlık, anla ki yok Allah’tan başkasıyla yakınlık.
- Ayasofya’nın kapılarıyla beraber ‘ruhumuzu’ kilitlediler; ruhumuzu kilitlemek için Ayasofya’yı kilitlediler!
- Somurtuş ki bıçak, nara ki tokat; zift dolu gözlerde karanlık kat kat… Yalnız seccademin yününde şefkat; beni kimsecikler okşamaz madem; öp beni alnımdan, sen öp seccadem!
- Bir idamlık Ali vardı, asıldı; kaydını düştüler, mühür basıldı. Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı. Ondan kalan, boynu bükük ve sefil; bahçeye diktiği üç beş karanfil…
- Gönlüm uçmak dilerken semavi ülkelere, ayağım takılıyor yerdeki gölgelere.
- İkinizin de ne eş, ne arkadaşınız var; sükût gibi münzevi, çığlık gibi hürsünüz. Dünyada taşınacak bir kuru başınız var; onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.
- Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; gündüzler size kalsın, verin karanlıkları! Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim; örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
- Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin; iki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler. Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin; yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.
- Kökünü beğenmeyen dal ve dalını beğenmeyen meyve olgunlaşmadan çürür.
- Zamanın çarkları sizi yürütüyor, zamanın çarkları beni öğütüyor…
- İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan kork.
- Armut deyip geçmeyin, onun ilk hecesi çoğu kişide yoktur!
- Yanında olduğum zaman değerimi bilmezsen; değerimi bildiğin gün beni yanında bulamazsın…
- Üç günlük dünya için gayret üstüne gayret, ebedi bir yaşam için gayret yok hayret.
- Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
- Bana çağdışı diyorlarmış. Ne büyük bir onur! Ben bu çağın dışında kalmayayım da, içinde mi boğulayım.
- Geçti, istemem gelmeni, yokluğunda buldum seni; bırak vehmimde gölgeni, gelme, artık neye yarar?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yorum